2 Mayıs 2008 Cuma

ÜNİVERSİTELER,TÜRBAN VE ÜLKEMİZ

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, türban tartışmalarıyla ilgili olarak tuhaf bir çıkış yaparak, üniversitelerin "inançların özgürce yaşandığı yerler" olması gerektiğini söylüyor. Ancak, hepimizin malumu olduğu üzere, inançların özgürce yaşandığı yerler ibadethanelerdir, üniversiteler değil. Üniversiteler bilimin özgürce yaşandığı ve yapıldığı yerler olabilir ki bu da zaten tanımı gereği "inançların" işin içine karıştırılmadığı yer anlamına gelmektedir.
Eğer üniversiteler laik birer kurum olarak ortaya çıkmamış olsalardı, bugün hala dünyanın dönmediğine inanıyor olurduk. Zira Galileo bu yüzden öldü…Yine atom çekirdeğinin parçalanamayacağına inanır, bugünkü yaşantımızı borçlu olduğumuz bilimsel gelişmelerin büyük bir çoğunluğunu göremezdik bile. Zira din adamları, inanca aykırı buldukları konuların araştırılmasını yasaklarlar, konuşulmasına bile izin vermezlerdi.
Batı’da bilimin gelişmesini sağlayan şey kısaca "aydınlanma" dediğimiz süreçtir ve "ampüllerin yakılması" anlamına gelmiyordu. Bu süreç, dinin, bilime gölge etmemesi ve toplumsal yaşamı düzenleme iddiasından vazgeçirilmesine hizmet eden bir süreçti. RTE’nin kullanmaktan zevk duyduğu "Batı’nın bilim ve sanatı" dediği şey ise bu sürecin en önemli ürünü niteliğindedir. Müslüman ülkelerin "Batı’nın ilim ve sanatına" muhtaç olmalarının nedeni ise; dinin, ait olması gereken esas yerde tutulamaması ve günlük yaşamı yönetme iddiasında olma çabasından başka bir şey değildir.
Türkiye bu aydınlanma hareketini ATATÜRK sayesinde yaşadı. Şimdi ise bu aydınlığın üzerine güya ampül yakarak karartmaya çalışıyorlar. AKP ve Zihniyeti hükümeti ülkeyi “Karanlıklar Caddesine” doğru sürüklüyor. RTE batıdan bilim ve sanatı alamadığımızı sadece ahlaksızlıklarını aldığımız yolunda bir söylem geliştiriyor. Merak ediyorum doğrusu sözlerinden çıkmamaya özen gösterdikleri ABD ve AB’ye bu rahatsızlıklarını ifade ediyorlar mı? Zannetmiyorum. Ancak laik cumhuriyet Türkiye’siyle paylaşmakta bir çekince görmüyorlar. Peki var olduğunu iddia ettikleri dejenerasyon üniversitelere türbanın sokulmasıyla çözülecek mi? O zaman daha mı çok bilimle uğraşılacak. Daha mı çok gencimiz sanatçı olacak? Mümkün değil. Zira AKP ve Zihniyetine sahip olanlardan değil mi “Ben böyle sanata tükürürüm” diyenler?...
"Hiçbir şey eyleme geçmiş cehaletten daha korkunç olamaz." Yazıktır ki Türkiye’de cehalet eyleme geçmiş durumda. Bu eylemin başını ise AKP ve Zihniyeti hükümeti çekiyor. Destekçileri mi? Önümüzdeki yerel seçimleri düşünerek üç beş tane başörtülü yandaşına yaranmaya çalışan MHP. Daha düne kadar sürekli çatışan bu iki parti bugün işbirliği yapmakta bir sakınca görmüyorlar. Ülkeyi büyük bir karanlığın içine atmaya çalışıyorlar.
Zira üniversitelerimiz Cumhurbaşkanımızın dediği gibi inançların özgürce yaşandığı yerler olacak, bilimin ve sanatın özgürce tartışıldıkları yerler yerine. Bu ise ülkemizi ortaçağ karanlığı içerisine atacaktır. Zira bilime vurulan bir darbe bir ülkenin geleceğine vurulan bir darbedir.
Susmak eyleme geçmiş cehalete bir madalya takmak değil midir? Ülkeyi karanlığa götürmek isteyenlerin amaçlarına hizmet etmek değil midir? Susup izleyecek miyiz? Ülkemizin karanlığa sürüklenmesine göz mü yumacağız?.....


ARZU KÖK

Hiç yorum yok: