BUGÜN 19 Mayıs... Mustafa Kemal'in Anadolu'da ihtilalin ateşini yaktığı gün…Eşsiz bir Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı'nın başladığı günün 89'uncu yıldönümü.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük Nutuk'ta, ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatırken sözlerine, ''Millet yorgun ve fakir bir halde... Ordunun elinden esliha (silahlar) ve cephanesi alınmış ve alınmakta...'' diyerek başladığı dönemin simge günü.
Aradan 89 yıl geçtikten sonra geriye dönüp, bu dönemin Cumhuriyet'le başlayan ilk 27 yılında yapılanlarla sonraki süreçte yapılanlara bakınca insan, o ilk dönemin kıymetini ve o dönemde ülkeyi yönetenlerin büyüklüğünü çok daha iyi anlayabiliyor doğrusu. Tabii iyi niyetli bir kişiyse ve hem Atatürk'e, hem de devrimlerine karşı önyargılı bir fikre sahip değilse.
İyi niyetten yoksun ve önyargılı olanlara bazı gerçekleri göstermek mümkün değildir. Örneğin Atatürk devrimlerinin hepsi de Türkiye'nin bugünkü ihtiyaçları ile tam bir uyumluluk göstermektedir. Nitekim Avrupa Birliği'ne girmek isteyen Türkiye'den istenenlerin birçoğu o devrimlerle, örneğin hukuk devrimi, kıyafet devrimi, harf devrimi, dil devrimi vb. ile hiçbir noktada çelişmemektedir. Ama bunun önemini kalkıp da o insanlara anlatamazsınız. Hele ki Türkiye bugün o devrimlerin gösterdiği yönde yeterince ilerlemediği -veya ilerlemesi kendi içindeki yobaz, ahlaksız ve hırsız sürüsü tarafından- engellendiği için sıkıntı çekmekte olduğunu anlatmanız ise daha da imkansızdır.
Yıllardır iktidara gelenler güya liberalliğe, özgürlükçülüğe soyundular. Fakat nedense bir türlü Türkiye’nin kuruluş döneminin gerçeklerini görmek istemediler. Yeri geldi Atatürk’e karşı olduklarını dillendirdiler bile. Ancak çoğu zaman sessiz kaldılarsa bu uyandıkları ve Atatürk’ün büyüklüğünü anladıkları için değil, onun eserleri ve yaptıkları karşısında duydukları kompleks yüzündendir.
O nedenledir ki Atatürk'e karşıtlıklarını açıkça dile getirmek yerine, Adnan Menderes gibi, Atatürk devrimlerini ‘‘millete mal olanlar, olmayanlar’’ diye ayıran, oy alabilmek uğruna Said Nursi'nin elini öpmeye giden, öpen; Alparslan Türkeş gibi, Atatürk'ü ‘‘pasif bir dış politika izleyerek Asya'daki Türkleri kaderlerine terk etmekle’’ suçlayan; Turgut Özal gibi, Atatürk'ün tüm yaptıklarını yıkmayı misyon edinmiş kişilere duydukları hayranlığı dile getirerek ortaya koymaya çalışırlar.
Zihinlerinde önyargılarla ve de bu önyargıları destekleyecek kendilerine uygun şahitlerin kitaplarından aktarılmış cümlelerle desteklemeye çalışan bir güruh Türkiye için yazık ki acı bir son hazırlama girişimindedir. Yazıktır ki aradan 89 yıl geçmesinin ardından Türkiye yeniden Nutuk’ta dile getirilen ülkenin durumu ile paralellik göstermektedir. Bu gidişe bir dur demek gerekmektedir.
Bizi, önümüzdeki 19 Mayıs'ları, ilk 19 Mayıs'ın ruhuna uygun bir anlayışla kutlamak ve değerlendirmek en ileri noktaya götürecektir. Bu nedenle de Türkiye’nin kuruluş dönemi gerçeklerini görmek ve Atatürk ilkeleri doğrultusunda hareket etmek esas olmalıdır.
Uyan Türkiye. Bu 19 Mayıs’ı sana yaraşır şekilde kutla ve kurtar yeniden ülkeni her türlü kötülükten….
ARZU KÖK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder