8 Temmuz 2008 Salı

YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR...

Kendimizi kaptırdık, Ergenekon soruşturması ve AKP’nin kapatılması davası ile tüm enerjimizi harcar hale geldik. Oysa tüm dünyada etkili olmaya başlayan ekonomik deprem bizi de vurmaya başladı. Önümüzdeki aylarda durum daha da ciddileşeceğe benziyor. Hem huzurumuzu bozmak, istikrarı yok etmek, hem de günlük yaşamımızı zehir etmek için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Sağolsun(!) iktidar da bunu böyle yapmamız için çok uğraşıyor. Gündemimizi sadece Ergenekon ve AKP’nin kapatılma davaları kaplıyor. Belki de yemeden içmeden bu iki konuyu tartışıyoruz. Tüm enerjimizi, Ergenekon söylentileri ve AKP’nin kapatılıp kapatılmayacağı hesaplarıyla harcıyoruz. Gözümüz başka hiçbir şey görmüyor. Oysa dünyada büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor.
Uluslararası piyasalar birbirine giriyor. İflaslar devam ediyor. Dev şirketler ardı ardına çöküyor. Petrol 150 dolara vurmuş durumda. Gıda fiyatları giderek yükseliyor. Durum öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, Amerika’nın sembolü olan dev General Motors’un bile iflas edebileceği dahi konuşuluyor. Anlayacağınız önü alınamayan büyük bir ekonomik deprem söz konusu ve bu depremin sarsıntıları bizi de vurmaya başladı. Hele önümüzdeki aylarda durum daha da ciddileşecek. Birçok şirket şimdiden kemer sıkmaya, adam çıkarmaya başladı. 2008 yılının ilk 5 ayında kapanan işyeri sayısı 2007 yılına göre %100 artış göstermiş durumda.
Çoğu işyeri siftah bile yapamadan kapanıyor. Kiralar, ücretler, vergiler, SSK primleri ödenemiyor. Bonolar protestolu, çekler karşılıksız çıkıyor. Kısacası esnaf, sanatkar ve tüccar "Ben daha fazla dayanamayacağım" diyerek kepenk kapatıyor. Enflasyon tırmanışta, yıllık hedefteki %169 sapma ile bir anlamda dünya rekoru kırmış durumdayız. Faiz oranları giderek yükseliyor. Dünya da en yüksek faizin ödendiği ülke yine Türkiye. Yani bir dünya şampiyonluğu daha. Uygulanan yanlış para politikaları sayesinde ülke ekonomisi büyük bir kısır döngünün içine çekilmiş durumda. İşsizlik tırmanışta. Hatta son yirmi yılın en yüksek seviyesine çıkmış durumda.
Kapanan işyeri sayısı arttıkça, yalnızca o işyerinin sahibi değil çalışanları da işsiz kalıyor. Olay ister istemez ailelerini de etkiliyor. Kapanan işyerine mal satan ya da hizmet yapan firmaların da bu durumda işleri olumsuz yönde etkileniyor. Devletin Gelir Vergisi, KDV ve sigorta primi kaybı oluyor. Yani bu kapanışlar yalnız vatandaşı değil devleti de vuruyor. Bizler ise sanki tüm bunları görmezden geliyoruz. Bu kriz neticesinde, cebimizdeki para azalmayacakmış, gelirimiz düşmeyecekmiş gibi bir havaya girmişiz. Özellikle de maddi durumu iyi olanlar. Enflasyon canavarı (her ne kadar geçen ay az da olsa düşse bile) tekrar hortladı ne yazık ki. Ve bir çoğumuz bunu görmezden geliyoruz. zaten hükümet de bu durumun ayrımına varmamamız için elinden geleni yapıyor.
Ancak görünen manzara odur ki özellikle sonbahar aylarında ülkemiz ekonomizi büyük bir darboğaza girecek. Bu anlamda da başta devlet olmak üzere hepimizin ciddi önlemler alması gerekmektedir. Ergenekon ve AKP’yi tabii ki irdeleyeceğiz ancak “cebimizdeki parayı” da düşünme vakti gelmedi mi? Zira yarın çok geç olabilir...
ARZU KÖK

Hiç yorum yok: