4 Temmuz 2008 Cuma

ALİ BABACAN İSTİFA ETMELİ...

Her zaman şikayet edilen bir şey vardır ülkemizde. Türkiye’yi yurt dışındaki toplantılarda kötüleyen Türk vatandaşlarının varlığı. Kimler mi bunlar? Tabii ki Avrupa’da kabul görmek isteyen Türkiye düşmanları, ödül kazanmak isteyen yazarlar, iltica etmeyi kafasına koyan kaçaklar, bölücüler, PKK’lılar…. Ancak acıdır ki şimdi bu listeye yeni bir isim daha ekleyebiliriz; Dışişleri Bakanı Ali Babacan.
Avrupa Parlamentosu’nda Babacan, dini özgürlüklerle ilgili bir soruya "Türkiye'de sadece gayrimüslim azınlıklar değil, Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorunlar yaşıyor. Türkiye'de son dönemde laiklik eksenli bir tartışma yaşanıyor. Bizim laiklik tanımımız çok açık: Din ve devlet işlerinin açık şekilde birbirinden ayrılması. Devletin de bireylerin dininin gereğini yerine getirmesine müdahale etmemesi. Burada farklı inançtakiler de dinsizler de bu özgürlük ortamından faydalanabilmeliler" şeklinde cevap vermiş.
Duyduğumuz anda inanmak istemediğimiz sözlerdi bunlar. Zira bu sözlerle Babacan ülkemizde azınlıklara baskı yapıldığını kabul etmekle kalmamış, Türkiye’nin bir baskı rejimiyle yönetilmekte olduğunu da söylemiş oldu. Aslında sorumlu mevkideki bir bakanın kendi iktidarlarında Türkiye’de baskı rejimi olduğunu kabul etmesi oldukça ilginç bir durum, ancak bunu yurt dışındaki bir toplantıda söyleyerek ülkesini kötülemesi kabul edilir bir durum değildir.
Doğrusu çok merak ediyorum; Bu ülkede kim namaza gidiyor diye önüne engel kondu? Hangi vatandaşımızın hacca gitmesi engellendi? Kim veya kimler oruç tuttukları için cezalandırıldı? Tabii ki hiç kimse. Sadece ne oldu? Kızlar türbanı yüzünden okullara giremedi. Bu da ülkede Müslümanların özgürlüklerini yaşayamamaları olarak algılandı iktidar tarafından. Nasıl böyle bir bakış açısına sahip olabilirler ilginç doğrusu. Hele ki bunu ülkemizi rezil edecek şekilde yurt dışında dillendirmeleri çok acı bir durumdur.
Bu iktidarı anlamak gerçekten çok güç. Ne yani onlar iktidara gelmeden önce bu ülkenin %99’u Müslüman değil miydi? Bu ülke insanı dine onların sayesinde mi kavuştu? Peki koskoca İslam dini türbandan mı ibaret? Hiç ahlaktan bahsetmiyorlar? Mesela yalan söylemenin İslam’daki cezası nedir? Bir baksınlar bizce.
Bu ülkede herkes dinini özgürce yaşıyor. Ve bunu siz iktidara gelmeden önce de yaşıyordu. Kimsenin de kimseyle herhangi bir sorunu yoktu. Eğer bugün ortada bir sorun varsa da bunun sorumlusu olarak iktidar kendini görmelidir. İslam kurallarının son derece rahat yaşandığı bu ülkeyi ‘Müslüman çoğunluk da dini özgürlük konusunda sorun yaşıyor’ diye kimsenin hele ki Avrupa’ya şikayet etme hakkı yoktur. Bunun yapılması ise son derece ayıptır ve tarihte örneği yoktur. Bu anlamda Ali Babacan bir ilk.
Bir dönem Orhan Pamuk için bir sürü şey söylenmişti. Ancak bugün baktığımızda Babacan’ın yaptığının, Orhan Pamuk’un yaptığından hiç bir farkı yok. Hatta ve hatta bu daha kötü bir durum. Zira Orhan Pamuk’un sözleri sadece ve sadece kendini bağlayan sözlerdi. Ancak Ali Babacan’ın sözleri Dışişleri Bakanı olduğu için Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlıyor.
Eğer Ali Babacan’ın sözleri eğer iktidarın kendisini Avrupa’ya hoş göstermek adına Türkiye’yi gerekirse rezil etme niyetinin bir göstergesi değilse, Ali Babacan ya istifa etmeli yada Bakanlıktan azledilmelidir. Hayır, eğer gerçekten de iktidarın politikası buysa zaten durum çok vahimdir. Allah sonumuzu hayretsin.
ARZU KÖK

Hiç yorum yok: